Kigumi, oldukça sağlam yapısının yanı sıra zarif görünümüyle bilinen bir geleneksel ahşap doğrama tekniğidir. Japonya'da kutsal yapıların ve tapınakların yapımında kullanılan bu sanat, 8. yüzyıldaki Nara döneminden günümüze usta-çırak ilişkisi ile gelmiştir. Casio bu özel MR-G kadran tasarımını kigumi'den ilham alarak nasıl oluşturabildi?

Kalıplama teknolojileri ile ilgili derin bilgilere sahip olan Casio mühendisi Norifumi Ishiyama, böylesine sofistike bir tasarımı son ürün haline getirmenin kolay olmayacağını hemen hissettiğini söylüyor.

"Tasarımcı bana bu konsepti anlattığı anda bu kadar karmaşık parçaları üretmenin çok zor olacağını biliyordum. Ama bildiğimiz bir şey vardı ki o da zorlukların, geliştirme ekibimizi daha önce durdurmadığıydı. Hemen işe koyulduk ve bu saati yaratma sürecinde karşımıza çıkabilecek olası sorunlar üzerinde çalışmaya başladık. Karşılaştığımız ilk büyük engel kaynak hatları konusuydu."

Enjeksiyon kalıplama ile üretilen bileşenlerde, basit şekillere sahip olsalar bile genellikle bozulmalar veya başka yüzey sorunları meydana gelir. Ancak Yamagata Casio'nun gelişmiş tescilli teknolojileri ile bu sorunlar çözüldü ve kusursuz yüzey yapılarına sahip mükemmel modeller ortaya çıktı.

Ama MRG-B2100 ile yeni zir zorluk seviyesi ortaya çıktı. Kafes işçiliğinden ilham alan kadrandaki çok sayıda küçük açıklığı başarılı bir şekilde kalıplamak için kalıba reçine dökülürken oldukça homojen olan yüzey kaplamasının korunması gerekiyordu. Bu durumun yarattığı ilk zorluk kaynak hatlarıyla baş etmekti. Birleşme yeri olarak da bilinen bu kusurlar, enjeksiyon kalıplama sırasında akan reçinenin birleştiği yerde ortaya çıkabilir ve bitmiş yüzeyde görünür çizgiler kalabilir.

Reçine, kalıplanan şeklin yüzeyinde delik veya açıklık olmadığında ayrışmadan tek bir yöne doğru akabilir. Kafese benzeyen kompleks şekilli bu kadranda, akan reçinenin kalıplama sırasında birbirinden ayrışmasını ve yeniden birleşmesini sağlayan birden fazla nokta yer alıyor. En yüksek kalitede sofistike görünüme olan mutlak uyumuyla amiral gemisi MR-G serisinden bahsederken, enjekte edilen reçinenin homojenliğini etkileyecek ve bitmiş yüzey yapısında eşitsizliğe neden olacak kaynak hatlar elbette söz konusu olamazdı.

Geliştirme sürecine başladıktan sonra aylar boyunca kendimi gece gündüz bu kaynak hatları meselesiyle ilgili düşünürken buldum. Akış analizi yazılımını kullanarak sürekli simülasyonlar yaptım. Bu süre boyunca reçinenin aktığı geçit sistemi için onlarca desen denedim ve geçitlere giden kanallarda veya kanalların çaplarında küçük ayarlamalar yaptım."

Tüm bu uğraşa rağmen, eriyen reçinenin birden fazla yönden döküldüğünde düzgün bir şekilde yayılmak yerine kafes desenindeki karmaşık bir şekilde kesişen noktaların ortasında sorun yaratacak şekilde birleşeceği endişesi devam etti. Nihayetinde ekibin gösterdiği uğraş sonuç verdi. Enjeksiyonun zamanlamasını ve diğer birçok faktörü göz önünde bulundurarak akla gelebilecek her çözümü değerlendirdiler ve MR-G'nin adına yakışır kaliteyi sağlamanın yolunu buldular.

"Kalıplamayı ilk denediğimizde çok gergindim. Başladığımız anda, ne kadar simülasyon ve ayarlama yapmış olursak olalım bir şeylerin ters gideceğinden korkuyordum. Ama başardık! Zorluğun üstesinden geldik ve başarılı sonucu gördüğümüz an bizim için inanılmazdı."